Aksa Tarihi

Peygamber Efendimiz Döneminde Mescid-i Aksa

Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde mübarek Mescid-i Aksa ve Beytülmakdis şehri latince adıyla “Aelia Capitolina” adıyla biliniyordu. Beytülmakdis şehri 637 (h. 15) yılında Müslümanlar tarafından fethedilinceye kadar Bizans imparatorluğunun idari taksimatına göre Filistin (Palaestina Prima) eyaleti topraklarında kaldı. Bu süreçte kısa bir dönem Farisilerin hakimiyetine geçen şehri 628 yılında Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Heraklius yeniden ele geçirmiştir.

Bu dönemde, Mescid-i Aksa’nın geçirdiği olaylar arasında en önemlisi İsra ve Miraç olayıdır. Bu hadise, başına gelen sıkıntılı günler sonrasında sevgili Peygamberimiz için bir teselli vesilesi olmuştur. Allahu Teâlâ, kendisini Burak adlı binek ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yürütmüş ve oradan da namaz farzını almak üzere gökyüzüne yükseltmiştir. Kuran-ı Kerim’de bu olay ayeti kerimede şu şekilde ifade edilmektedir: “Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” (İsra 1)

İsra olayı, Hicreti Nebevi’den kısa bir süre önce meydana gelmiştir (rivayetler bir yıl veya altı ay arasında değişmektedir.) O dönemde Mescid-i Aksa, Farisilerin kontrolü altında bulunuyordu. Hadisi şeriflerde Peygamberimizin Mescid-i Aksa’nın duvarında peygamberlerin bineklerini bağladığı yere bağladığı Burak isimli bineğinin üzerinde Mekke’den Mescid-i Aksa’ya yapılan bu gece yolculuğunun detayları geçmektedir. Ardından Efendimiz (s.a.v.), Mescid-i Aksa’da namaz kılmış ve oradan göğe yükseltilmiştir. Ardından geri dönmüş ve Allah’ın emriyle Mescid-i Aksa’da toplanan peygamberlere imam olarak namaz kıldırmıştır. Bu olay Mescid-i Aksa’nın seyri ve geleceği ile ilgili çok önemli işaretler taşımaktadır. Sonrasında yine Burak’ın üzerinde Mekke’ye dönmüştür. (İsra ve Miraç hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.)

Diğer birçok rivayet Mescid-i Aksa’nın o dönemdeki mimari durumuna ışık tutmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.) İsra ve Miraç’tan döndüğünde kavmine bu yolculuğu haber verdi. Ancak onun anlattıklarını yalanladılar ve ondan Mescid-i Aksa’yı anlatmasını istediler. Cabir bin Abdullah r.a., Allah resulü (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittiğini aktarmaktadır. “Kureyş beni yalanlayınca bir taşın üzerine çıktım. Allah Beytülmakdis’i benim gözümün önüne getirdi. Ben de onun alametlerini kendilerine bakarak haber verdim.”[1] Bir başka rivayette ise “Ben taşın üzerindeyken ve Kureyş bana İsra hakkında soranken beni gördün. Bana Beytülmakdis’ten bilmediğim şeyleri sordular. Daha önce hiç düşmediğim kadar büyük bir sıkıntıya düştüm. Sonra Allah onu benim gözümün önüne getirdi ve sordukları her şeyi kendilerine haber verdim.”[2] buyurmuştur. Bazı rivayetlerde Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mescid-i Aksa’ya kapılarından birinden girdiğini aktarmaktadır. Bu rivayetler daha o dönemlerde Mescid-i Aksa’nın kapı ve duvarlarının olduğunu göstermektedir. Ayrıca Kureyş’in Allah resulü (s.a.v.)’den kendilerine Mescid-i Aksa’yı tarif etmesini istemeleri de bunun ayrıca bir delilidir. Yazları Kuran-ı Kerim’de de belirtildiği üzere (Kureyş suresi) Şam tarafına yaptıkları ticari seferler nedeniyle bu bölgeye gittiklerinden Mescid-i Aksa’yı bilmeleri doğal bir durumdur. Ayrıca, Ebu Süfyan Şam taraflarında bir seferde iken Heraklius kendisini Beytülmakdis’e çağırarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in halini ve haberlerini sormuştur. [3]

Efendimiz (s.a.v.) döneminde Mescid-i Aksa, kıblenin Mekke-i Mükerreme’ye çevrilmesi öncesinde hem Mekke’de hem de Medine’de oldukları sırada Müslümanların kıblesiydi. İbni Abbas r.a. “Allah resulü (s.a.v.) Mekke’de iken Kabe’yi önüne alarak Beytülmakdis’e doğru namaz kılardı. Medine’ye hicret ettikten sonra on altı ay daha bu yöne doğru kıldıktan sonra kıble Kabe’ye çevrildi.” buyurmaktadır.[4]

Kıblenin Kabe’ye çevrilmesi Müslümanların gözünde Mescid-i Aksa’nın değerini düşürmemiştir.[5] Efendimiz (s.a.v.)’in hayatı boyunda Mescid-i Aksa’ya duyulan tazim Müslümanlar arasında devam etmiştir. Hadisi şeriflerden ve Efendimiz (s.a.v.)’in hayatından varit olan rivayetler bunu göstermektedir. Zira Mescid-i Aksa’nın fazileti hakkında “yolculuk yapılacak mescitlerden biri olduğu”, “Ne güzel namazgah”, “haşir ve neşir yeri” ve diğer birçok fazilet gibi hadisi şerifler varittir. (Mescid-i Aksa hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.)

Kudüs Mescidi peygamberimiz döneminde vardı ve ayaktaydı. Müslümanların maruz kaldığı tehlike ve tehditlere rağmen fethedilmeyi bekliyordu. Müşriklerle yapılacak Hendek Gazvesi öncesi hendekler kazılırken (Hicri 5/Miladi 627) Efendimiz (s.a.v.) Müslümanlara Şam’ın fethedileceğini müjdeliyordu.[6] Peygamberimiz (s.a.v.) Beytülmakdis’e gelen Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Heraklius'a mektup göndermiş ve Farisilere karşı kazandıkları zafer nedeniyle Allah’a şükrettiklerini iletmiştir. (Hicri 7/Miladi 629) Sonra da Efendimiz (s.a.v.) fethin ilk adımlarını pratikte atmak üzere 629 yılında (hicri 8) Mute ordusunu hazırlamıştır. Böylece, Müslümanlar Beytülmakdis’e giden yolda önemli bir merhale katetmiştir. 630 yılında Tebuk gazvesinde ise Peygamberimiz (s.a.v.) Beytülmakdis’in fethedileceğini müjdelemiş ve bunun kıyamet alametlerinden olduğunu belirtmiştir. Buhari’de rivayet edilen bir hadisi şerifte Avf bin Malik r.a. şöyle aktarmaktadır: “Peygamberimiz (s.a.v.)’e Tebuk gazvesinde kendisi deriden bir çadırın altındayken geldim. Kıyametten önce altı şey say buyurdu; Benim vefatım, ardından Beytülmekdis’in fethi..”[7] Peygamberimiz (s.a.v.), Şeddat bin Evs r.a. isimli sahabeye de Beytülmekdis’in fethini müjdelemiştir. “Agah olun ki Şam fethedilecektir. İnşallah Beytülmakdis de fethedilecektir. Sen, senin çocukların ve peşlerinden gelen imamlar orada olacaklardır.”[8] Şeddad r.a., Şam ve Beytülmakdis’in fethedildiğini görmüş, orada yaşamış, orada vefat etmiş ve defnedilmiştir. 677(hicri 58) Peygamberimiz s.a.v.’in haber verdiği gibi orada kalmıştır.

Sözün özü, Mescid-i Aksa Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde vardı ve biliniyordu. Efendimiz (s.a.v.) İsra ve Miraç hadisesinde Mescid-i Aksa’yı gördü. Kutsiyeti ve önemi hem Kuran-ı Kerim hem de Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözleri ve fiilleri ile sabit oldu. Fethedilmesi ve özgürleştirilmesi düşüncesi Efendimiz (s.a.v.) nezdinde her zaman mevcuttu. Bu görev Hulefai Raşidin döneminde Ömer bin Hattab r.a. tarafından 637 yılında (hicri 16) yerine getirildi.

[1] Buhari 3673

[2] Müslim 172

[3] Kıssanın tamamı için bakınız: Buhari 7

[4] Ahmed bin Hanbel, Müsned

[5] İbni Kayyim El Cevziye Beytülmakdis’in taziminin devam ettiği hakkında şu mantıklı yorumda bulunmaktadır: “Allahu Teala tamamen iptal edeceği ve yok edeceği bir şeyi yaratmaz ve emretmez. Aksine herhangi bir şekilde sabit olması gerekir. Belki bir hikmetten dolayı yaratmıştır veya herhangi bir maslahattan dolayı emretmiş veya meşru kılmıştır. Bu bağlamda kıble neshedilmiş, ancak “sefere çıkılabilecek mescitlerden olması”, “orada günahların bağışlanması” ve “ziyaretinin değerli olması” gibi durumlar devam etmiştir. Her ne kadar namazlarda dönülmesi kaldırılmış olsa da tazimi tamamen kaldırılmamıştır. Namaz kılmak için dönüşmüş olmasının değeri bir tür tazimdir, ona yönelinmiş ve ona doğru namaz kılınmış olması faziletini göstermektedir. Beytülharam’ın kıble olması maslahat ve faydasının daha fazla olması nedeniyledir. Mescidi Aksa için ise yolculuk yapılması ve namaz kılınması fazileti baki kalmıştır. Ümmeti Muhammet için bu iki ev ile ilgili bir takım maslahatlar olduğu sabittir. Bu çok büyük bir lütuf, maslahatların en tamam ve en mükemmel halidir. Miftahu Daris Saade ve Menşuri Velayeti Ehlil İlm vel İrade (Beyrut, Darul Kütübil İlmiyye, c. 2, s.32-33)

[6] Ahmed bin Hanbel, Müsned, c.30, s.626

[7] Buhari 3031

[8] Mecirüddin, El Ünsü-l Celil, c.1, s.244