Mescid-i Aksa ile İlgili Fıkhi Hükümler

Dr. Abdülkerim Miktad 

Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi, yeryüzünde inşa edilen ikinci mescit ve yolculuk edilebilecek üçüncü mescit olduğundan; aynı zamanda hem Kur’an-ı Kerim’de, hem de tertemiz sünnetin dilinde zikri geçmiş olduğundan, bu mescit ile ilgili birtakım şer’i ve fıkhi hükümler bulunmaktadır. Bazı Müslüman alimler, gerek Mescid-i Aksa, gerekse Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi gibi diğer mescitlerle ilgili hükümleri açıklamaya özen göstermişlerdir. Bu makalemizde kısa ve öz bir şekilde bu hükümlerden aşağıdaki gibi bahsetmeye çalışacağız.

Mescid-i Aksa’nın sınırları

Mescid-i Aksa’nın sınırları sadece ön mescit veya Kubbetüssahra Mescidi ile sınırlı olmayıp, surların içinde kalan bütün alan sınırları dahilindedir. El-Ünsü’l-Celîl Bi-Târihi’l-Kudsi Ve’l-Halîl kitabının müellifi şöyle demektedir; “ İnsanlar tarafından bilinen Mescid-i Aksa’nın kıble tarafında Mescidin ortasının inşa edilmiş olduğu ve içerisinde minber ve büyük mihrap bulunan yer olduğudur. Fakat hakikatte Mescid-i Aksa surların içerisinde kalan tüm Mescidin adıdır. Mescidin ortasında bulunan bu bina Kubbetüssahra, revaklar ve diğer her şey sonradan inşa edilmiştir. Mescid-i Aksa ifadesi ile kastedilen surların içinde kalan tüm bunların tamamıdır.” Surların içinde kalan alan 144 bin metrekare olarak ölçülmekte olup, surlarının uzunluğu batı cephesinde 491, doğuda 462, kuzeyde 310 ve güneyde 281 metredir.

Mescid-i Aksa’nın fazileti

Mübarek Mescid-i Aksa’nın birçok fazileti bulunmaktadır. Bu faziletler kendine özel bir takım fıkhi hükümler çerçevesinde beyan edilmekte olup, aşağıdaki gibi sıralanabilir;

Allahu Tealâ kendisine namaz kastı ile geleni bağışlar: 

Mescid-i Aksa’ya sadece namaz kılmak için gelen kişinin günahları affolunur ve annesinden doğduğu dün gibi dışarı çıkar. Bunun delili imamı Ahmet bin Hanbel tarafından Müsned isimli kitabında yer verilen Allah resulü (s.a.v.)’in şu sözüdür; “Davut oğlu Süleyman a.s. Allah’tan üç şey istedi. Allah ona ikisini verdi. Bizler üçüncüsünün de ona verilmiş olmasını ummaktayız. Allah’tan hükmüne uygun hüküm vermesini istedi; Allah da ona verdi. Ondan kendisinden sonra kimseye nasip olmayacak bir mülk vermesini istedi; Allah da ona verdi. Ondan her kim sadece namaz kılmak için bu mescide yola çıkarsa annesinden doğduğu dün gibi hatalarından kurtulmuş olmasını istedi. Bizler Allah (a.c.)’nin ona bu isteğini vermiş olmasını ümit ederiz.” Müsned, Ahmet bin Hanbel 11/220

Mescidi Aksa’da kılınan namaz diğer yerlerde kılınan beş yüz namaz gibidir

Bu mescidin bereketlerinden biri de Allahu Teala, burada kılınan tek bir namazı, diğer yerlerde kılınan beş yüz namaza denk tutmuştur. İmamı Taberani’nin Ebu Derda r.a.’dan rivayet ettiği hadis-i şerif buna delalet etmektedir. Bu rivayette Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır; “ Mescid-i Haram’da kılınan namaz yüz bin namaza denktir. Benim Mescidimde kılınan namaz bin namaza denktir. Beytülmakdis’de kılınan namaz beş yüz namaza denktir.” Mecmau-z Zevaid ve Menbeu-l Feraid 4/7

Ziyaret edilmesinin ve kendisine yolculuk yapılmasının tavsiye edilmiş olması 

Mübarek Mescid-i Aksa’ya yolculuk yapılmasını ve ziyaret edilmesini hoş görülen işlerdendir. Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’de geçen bir hadis-i şerifte Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır; “(İbadet için) sadece şu üç Mescide yolculuk yapılır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebî ve Mescid-i Aksa...” Yine burada Kur’an-ı Kerim’in hatim edilmesini de güzel görmüşlerdir. El Cerai, Sünen’inde Sait Bin Mensur’un Ebu Mecaz’dan şu ifadesini nakletmektedir; “Ulema üç Mescide gelenlerin çıkmadan önce Kuranı Kerimi hatmetmelerini hoş görürlerdi.”

Aydınlanma için Mescid-i Aksa’ya zeytinyağı hediye etmenin müstehap olması

Allah resulü (s.a.v.) açıkça Mescid-i Aksa’ya zeytinyağı hediye etmeye teşvik ederek bunu hoş görmüştür. Zeytinyağı, burada Müslümanlar tarafından mübarek Mescid-i Aksa’ya her zaman sunulabilecek olan farklı yardım şekillerinin müstehap olmasından kinayedir. Eğer bu yardımlar mübarek Mescid-i Aksa’nın yahudileştirmeden ve işgalcilerin kontrolünden korunması amacıyla veriliyorsa vacip haline gelir. İmam-ı Ahmet bin Hanbel, efendimiz (s.a.v.)’in cariyesi Meymune r.a.’ın “Ey Allah’ın resulü! Beytülmakdisin hükmünü bildirimisiniz (hakkında bize bilgi verirmisiniz) deyince “Orası neşir ve haşir yeridir. Oraya gidin ve namaz kılın. Çünkü orada kılınan namaz başka yerlerdeki bin namaza denktir” buyurmuştur. Meymune r.a. “Peki oraya gidemeyen veya gücü yetmeyen ne olacak?” diye sorduğunda “Aydınlanması için zeytinyağı hediye etsin. Her kim hediye de bulunursa orada namaz kılmış gibidir” buyurmuştur. (Ahmed bin Hanbel, Müsned 45/597)

Mescid-i harama hac ve umre için yolculukta Mescidi Aksa’da tekbir getirmenin müstehap olması

Şafii ve Hanbeli mezhebi, hac ve umre için Mescid-i Aksa’da tekbir getirmeyi (yolculuğa oradan başlamayı / önce orayı ziyeret etmeyi) müstehap görmüşlerdir. Bu görüşlerine Ümmü Seleme r.a. validemizin Allah ve resulü (s.a.v.)’den şu rivayetini delil almışlardır; “Her kim umre için Beytümakdis’ten tekbir getirirse bu geçmiş günahlarına kefaret olur.” (Sünen-i İbni Mace 2/999). Ebu Davut’ta ise şu rivayet geçmektedir: “Her kim Mescidi haramda hac ve umre için Mescid-i Aksa’dan tekbir getirirse geçmiş ve gelecek günahları affolunur veya cennet ona vacip olur”. (Süneni Ebi Davud 2/144)

Burada şu konuya da işaret edelim ki insanların dilinde “haccını takdis etti” diye bir deyim bulunmaktadır. Bu deyim, "hac yolculuğunda ziyaret etti" anlamına gelmektedir. Ancak bu konuda herhangi bir delil bulunmamaktadır. Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi selef ulema hac ve umre için Mescid-i Aksa’dan tekbir getirmek hakkında varit olan hadislerden dolayı tek seferde üç Mescidi birden ziyaret etmeyi hoş görmüşlerdir.

Mescid-i Aksa’da nöbet tutanların sevaplarının kat kat olması

Müslümanların topraklarının beklenmesi ve savunulması Allahu Teâlâ’nın sevdiği en büyük ibadetlerden biridir. Nöbet tutmanın fazileti hakkında hadis-i şerifler çoktur. İmam-ı Müslim Sahih’inde Allah resulü (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir; “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak bir ay oruç tutmak ve namaz kılmaktan hayırlıdır. Ölürse her zaman yapmış olduğu amelleri kendisine yazılır, rızkı kendisi hakkında geçerli olur ve fitnelerden emin olur.” (Sahihi Müslim 3/1520). Nöbetin sevabı da nöbet tutulan yerin şerefi miktarınca kat kat artar. Dolayısıyla Mescid-i Aksa’da nöbet tutmak, özellikle de Siyonist işgalcilerin kontrol altına almak ve yahudileştirmek için peş peşe girişimlerde bulunduğu şu dönemde Allah rızası için yapılabilecek en büyük amellerden biridir.

Mübarek Mescidi Aksa’da yapılması mekruh veya haram olan şeyler 

Alimler, mübarek Mescid-i Aksa’da yapılması ve işlenmesi hoş karşılanmayan şeyleri aşağıdaki gibi belirtmişlerdir;

Taşları ve toprağı alınmaz

Şafiiler ve aynı düşünceye sahip olan diğer bazı alimler Mescid-i Aksa’nın taş ve topraklarının alınmasını haram saymışlardır. İmamı Suyuti “parçalarının, taşının, çakılının, toprağının, süslerinin ve mumlarının alınması caiz değildir” demektedir. (Eşbah ve Nazair, s.421)

Diğer camilerde olduğu gibi burada da hayızlı kadınların bulunması caiz değildir. Ancak bazı muasır alimler Mescid-i Aksa’nın hususi durumu ve nöbetçilere ihtiyaç duyması nedeniyle bu zamanda hayızlı kadınların Mescidi kirletmemekten emin olmak kaydıyla Mescid-i Aksa’da bulunmalarına izin vermişlerdir.

Mescidi aksa kavramsal anlamıyla “harem değildir”

Fıkhi ıstılahta harem, avlanılması, bitkilerinin ve ağaçlarının koparılması yasak olan yer demektir ve diğer mescitlerde bulunmayan bazı özel fıkhi hükümler ile ilgilidir. Örneğin Mekke ve Medine gibi. Bu manada mübarek Mescid-i Aksa’ya harem denilemez. Dolayısıyla Mescid-i Aksa’da bulunan eşyalar (lukata) haram değildir. Avlanılması veya bitkilerinin koparılması yasak değildir. Ancak sözlük anlamıyla harem, ihlal veya saygısızlık yapılamayan, savunulması ve korunması gereken ve kendisi için savaşılabilecek olan yerdir ki, bu anlamda kullanılmasında bir sorun yoktur.

Bu manada genel kanaat; fıkhi anlamda haremin kendine ait özel hükümleri bulunmaktadır ki, sadece Mekke ve Medine haremi bu kapsamdadır. Kudüs için harem ifadesi ise son dönemde Mescid-i Aksa ve Kubbetüssahra bölgesi için kullanılmaya başlamıştır. Mecazen bu kullanımda bir beis yoktur. Burası yeryüzünde inşa edilen ikinci mescittir. İki kıblenin ilkidir. Faziletinden dolayı yolculuk yapılabilecek mescitlerin üçüncüsüdür. Allah daha iyi bilir.”

Duvarlarına ve yapısına dokunmak veya tavaf etmek caiz değildir. 

Mescid-i Aksa’yı ziyaret eden kimselerin yapısına dokunmaları, öpmeleri veya tavaf etmeleri caiz değildir. Bazı insanların Mescid-i Aksa’yı tavaf etmeleri veya arefe gününde Aksa sahasında vakfe yapmaları bidat olup, caiz değildir. Çünkü sadece beyti haram tavaf edilebilir. Bu yüzden İmam Malik, hac vaktinde olduğu gibi belirli bir vakitte insanların Mescid-i Aksa’ya gelerek arefe gününde Arafat vakfesine benzemek için sahasında vakfeye durmalarını, Mina’da hacıların kurban kesmelerine benzemek için kurban kesmelerini mekruh görmüştür. Çünkü, Peygamberimiz (s.a.v.) kendi zamanında başka herhangi bir mescit veya toprak parçasında böyle bir şey yapmamıştır.

Müslümanların ilk kıblesi olan kayaya tazim hakkında herhangi bir rivayet yoktur. 

Peygamberimiz (s.a.v.) veya ashabından herhangi birinden bu taşa tazim edildiği rivayet edilmemiştir. Aksine Yahudiler ve bazı Hristiyanlar tazim etmişlerdir. Allah resulü (s.a.v.)’’in buraya geldiği, sarığını sürdüğü ve diğer ifadelerin tamamı gerçek dışıdır.

İşte bu sayılanlar Mescid-i Aksa ile ilgili bazı fıkhi hükümler olup, Allah’tan Mescid-i Aksa’yı işgalcilerin elinden kurtarmasını, yeniden güzel bir şekilde Müslümanlara vermesini ve bizlere orada namaz kılmayı nasip etmesini dileriz...