İslam tarihinde Mescid-i Aksa’dan bahsederken Allah resulü (s.a.v.)’e refakat eden sahabeler nezdindeki yerine de değinmek gerekmektedir. Sahabe-i kiramın Mescid-i Aksa’ya önem verdiğine, oraya yolculuk yaptıklarına, onun hakkında soru sorduklarına, özen gösterdiklerine ve etrafında ikamet ettiklerine dair birçok rivayet ve delil bulunmaktadır. Bizler burada sahabe-i kiramın Mescid-i Aksa ile ilişkisine örnekler vereceğiz. Ancak konunun bu kısa makalede ele alınandan çok daha uzun olduğunda şüphe yoktur.
Ebu Zer soruyor ve uyguluyor
Büyük sahabe Ebu Zer El Gifari r.a., ilk Müslüman olanlardan biridir. Kendisi şöyle aktarmaktadır; Ben, Allah resulüne yeryüzünde ilk önce hangi mescidin bina edilip konulduğunu sordum, bana: ‘el-Mescidü’l-Harâm’ buyurdu. ‘Sonra hangisi’ dedim, ‘el-Mescidü’l-Aksâ’ buyurdu. Sonra ben: ‘Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır’ dedim, ‘Kırk sene’ buyurdu. Ardından “Her nerede namaz vaktine erişirsen orada namazını kıl; fazilet oradadır” buyurdu. (Buhari)
Mescid-i Aksa, Ebu Zer r.a.’nın zihninde kalmaya devam etmiş ve bundan yıllar sonra Medine-i Münevvere’de iken Allah resulü (s.a.v.)’e tekrar sorduğu rivayet edilmektedir; Ebu Zer r.a. Allah resulü (s.a.v.)’e “Beytülmakdis’te kılınan namaz mı yoksa Allah resulü s.a.v.in mescidinde kılınan namaz mı daha faziletlidir?” diye sordu. Efendimiz s.a.v. “Benim bu mescidimde kılınan namaz orada kılınan namazdan dört kat daha faziletlidir. Orası ne güzel namazgahtır. Haşir ve neşir yeridir. Yakında bir gün gelecek ki, insanın Beytülmakdis’i görebileceği atını bağladığı ip (şatan) kadar bir toprağının olması onun için tüm dünyadan veya içindekilerden daha hayırlı olacaktır” buyurdular. (Beyhaki, Mucemül Evsat, Elbani’ye göre sahihtir.)
Tüm bunlar Allah resulü (s.a.v.)’in Mescid-i Aksa’ya önem verdiğini ve öncelikleri arasında ön sıralara koyduğunu göstermektedir. 637 (hicri 15) yılında halife Ömer bin Hattab r.a. döneminde Ebu Zer r.a.’ın Beytülmakdis’in fethine iştirak etmesi sureti ile Efendimizin müjdesi de vuku bulmuştur.
Sahabeyi kiram ve Hulefai Raşidin Mescid-i Aksa’yı fethediyor
Allah resulü (s.a.v.)’in sahabesi içerisinden Hulefai Raşidi’nin Mescid-i Aksa’ya ve Beytülmakdis’e vermiş olduğu önem hakkında tarihi rivayetleri ele almıştık. Örneğin Ebubekir Sıddık r.a., İslam ordularını Şam topraklarını fethetmesi için bir an önce göndermiştir. Ebubekir Sıddık r.a.’ın 634 yılında (hicri 13) o dönemde Irak’ta bulunan Halit bin Velid’e göndermiş olduğu ve Şam’daki fetih ordularına katılmasını istediği mektubu bunu beyan etmektedir. Mektupta bir an önce Şam’daki kardeşlerinize yetişin. Allah’a yemin olsun Allahu Teâlâ’nın bana Kudüs topraklarından bir köyün fethini nasip etmesi benim gözümde Irak şehirlerinden büyük bir şehrin fethedilmesinden daha güzeldir.” (İbnü’l Merci Beytülmakdis’in Faziletleri)
Ardından gelen ikinci halife Ömer bin Hattab r.a., bu yolculuğu tamamlamakta ve Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ın Beytülmakdis’in anahtarlarını bizzat kendisinin teslim alması için yaptığı davete cevap vermekte, böylece Mescid-i Aksa’yı namaz kılmaya hazırlamaktadır. Akabinde Müslümanlar Mescid-i Aksa’nın ön bölümünde ilk namazgahlarını oluşturmuşlardır.
Sahabeyi kiram hac ve umre için Mescid-i Aksa’da Tehlil getiriyorlar
“Tehlil”, ihrama girmek manasında olup, telbiye getirerek sesini yükseltmek demektir.
Sahabeyi kiram böylece, bir ibadet yolculuğunda hem Mescid-i Aksa hem de Mescid-i Haram’ı ziyaret ederek her ikisinde namaz kılmanın bereketinden istifade etmeye çalışmışlardır. Ayrıca Allah resulü (s.a.v.) tarafından vaat edilen bu müstehap sünnetteki sevabı kazanmaya çalışmışlardır.
Allah resulü s.a.v.in kıymetli eşi Ümmü Seleme r.a. rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Allah resulü (s.a.v.)’i şöyle derken işittim demektedir; “Her kim umre veya hac için Mescid-i Aksa’da Tehlil getirirse Allahu Teâlâ onun geçmiş günahlarını affeder” (Ebu Davut ve Ahmet bin Hanbel) Bu amel birçok sahabeyi kiram tarafından uygulanmıştır. Örneğin İbni Ömer r.a., Mescid-i Aksa’da Tehlil getirmiş, Kadisiye ordusunun komutanı Sad bin Vakkas r.a. Mescid-i Aksa’ya gelerek umre için burada ihrama girmiştir. Abdullah İbni Ebi Ammar isimli sahabe ise şöyle demektedir; Muaz Bin Cebel ve Kab (Kab El Hayr) ile birlikte Beytülmakdis’ten umre için ihrama girdik. Emirimiz Muaz Bin Cebel idi. (İbni Hazm El Zahiri, Muhalla) Bu rivayetler bahse konu anlayışın sahabeyi kiram tarafından kabul edildiğini, birçok fakih ve tabiinin bu konuda kendilerine uyduğunu göstermektedir. Örneğin Veki Bin Cerrah r.a. Mekke-i Mükerreme’ye gitmek için Beytülmakdis’ten ihrama girmiştir. Kadınlar içerisinden Ümeyye Bin Ahnes’in kızı Ümmü Hakim Beytülmakdis’e yolculuk etmiş ve Ümmü Seleme r.a.’ın geride geçen hadisi ile amel etmek üzere umre için Mescid-i Aksa’dan tehlil getirmiştir.
Sahabe-i kiram Mescid-i Aksa meydanında
İki büyük sahabe Ubade Bin Samit ve Şeddad Bin Evs r.a.’nın Mescid-i Aksa ile bağlantıları meşhurdur. Mescid-i Aksa’nın doğu tarafında bulunan Rahmet kapısı kabristanında yer alan kabirleri bunun canlı şahididir. Ubade bin Samit r.a., Filistin’de yöneticilik yapmış ailesi ile birlikte Beytülmakdis’de kalmış ve vefat edinceye kadar Mescid-i Aksa’da imamlık, fakihlik ve öğretmenlik yapmıştır.
Şeddad bin Evs r.a. ise Allah resulü (s.a.v.)’in yönlendirmesi doğrultusunda Beytülmakdis Mescid-i Aksa’ya yerleşmiştir. Kendisi bir gün Allah resulü (s.a.v.)’e “dünyam daraldı” diye şikâyette bulununca, Efendimiz (s.a.v.) “Şam fethedilecek Beytülmakdis fethedilecek, sen ve çocukların inşallah orada insanlara imam olacaksınız buyurmuştur. (Taberani, Mucemul Kebir)
Şeddad bin Evs r.a., Beytülmakdis’i ve Mescid-i Aksa’yı imar etmiş ve vefat edinceye kadar orada kalmıştır. Mescid-i Aksa’da büyük bir zürriyete sahip olmuştur.
Şeddad bin Evs r.a., Allah resulü (s.a.v.) tarafından Beytülmakdis’de Mescid-i Aksa’nın etrafında ikamet etmeye teşvik edilen tek sahabe değildi. Bir başka sahabe Zül İsba Mescid-i Aksa’ya komşu olarak yaşama konusunda Allah resulü (s.a.v.)’e itaat edenlerden biriydi. Kendisi diyor ki; “Bir gün “ya Rasulallah eğer senden sonra ikamet hususunda imtihan edilirsek bize ne emredersin?” diye sordum. Bana “Beytülmakdis’i emrederim. Belki orada senin için bu mescitte sabahlayan ve akşamlayan bir zürriyet yetişir” buyurdular.” (Ahmet bin Hanbel Müsned)
Büyük sahabe Abdullah bin Amr r.a. da Mescid-i Aksa ile eşsiz bir muhabbet duyuyordu. Hicazdan Beytülmakdis’e kadar gelir, mübarek Mescid-i Aksa’ya girerek namaz kılar ve su bile içmeden çıkardı. Böylece şu rivayette geçen Süleyman a.s.’ın duasına nail olmaya çalışırdı. Zira Abdullah bin Amr r.a.’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Şöyle buyurmuştur: “Davud a.s.’ın oğlu Süleyman a.s. Beytülmakdis’in binasını bitirince Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulunmuştur: ilâhî hükme uygun bir hüküm verme kudreti. Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat. Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksa’yı kastedip gelen kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlarından çıkması. Peygamber (s.a.v.) devamında buyurdu ki: “Süleyman a.s.’ın dilediği ilk iki şey kendisine verilmiştir. Üçüncü dileğinin de kendisine verilmiş olmasını umarım.” (Ahmet bin Hanbel Nesai ve ibni Mace) sahabeyi kiram ve tabiin Mescid-i Aksa’ya gelirler ve burada Mescid-i Aksa dan başka bir yere gitmeyi kastetmezlerdi. Ne el-Halil’i ne de başka bir yeri ziyaret ederlerdi. Tek amaçları Mescid-i Aksa ve orada namaz kılmak olurdu. (İbni Teymiyye, Mecmuu’l Fetava)
Biyografi ve siyer kitapları Mescid-i Aksa ile irtibatlı olan ve hem kalpleri hem de bedenleri ile Mescid-i Aksa’ya bağlanan birçok sahabe kadın ve erkeklerin hikayeleri ile doludur. Ebu Ubeyde bin Cerrah Allah resulü (s.a.v.)’in mübarek eşi Safiye binti Huyey, Muaz bin Cebel, Efendimiz (s.a.v.)’in müezzini olan ve o vefat ettikten sonra ezan okumayı reddedip sadece Beytülmakdis’in fethi esnasında ezan okuyan Bilal bin Rabah, Iyaz Bin Gunem, Halit Bin Velit, Ebuzer El Gifari, Ubade Bin Samit, Selman-I Farisi, Ebu Mesut El-Ensari, Temim El Dari, Amr Bin As, Abdullah Bin Selam, Said Bin Zeyd, Abdullah İbni Amr İbni As, Muaviye Bin Ebu Süfyan, Avf Bin Malik ve Ebu Cuma El-Ensari r.a. gibi sahabeler bunlara örnektir.
Kadın sahabeler ve Mescid-i Aksa
Kadın sahabelerin Mescid-i Aksa’ya gösterdikleri önem hususunda varit olan rivayetlerden biri de imam Ahmet bin Hanbel tarafından Müsned’inde rivayet edilen Meymune r.a. hadisidir. Zira Peygamberimiz (s.a.v.)’in azatlı cariyesi Meymune r.a. şöyle demiştir: “Ben (bir gün): ‘Yâ Rasûlellâh! Beytülmakdis (Mescid-i aksa) hakkında bize fetva ver’, dedim. Buyurdu ki: “(Orası) mahşer (kıyamet günü) yeridir. Oraya varıp içinde namaz kılınız. Çünkü onda kılınan bir namaz, başka yerde kılınan bin namaz gibidir.” Ben: ‘Eğer oraya kadar yolculuk etmeye gücüm yetmezse ne edeceğimi haber verir misin?’ diye sordum. Buyurdu ki: “Sen ona zeytinyağını hediye edersin, aydınlatılmasında kullanılır. Kim bunu yaparsa, orada namaz kılmış gibi olur.”
Peygamberimiz (s.a.v.)’in kıymetli eşi Ümmü Seleme r.a. validemiz, tabiinden Sümeyye bin Ahnes kızı Ümmü Hakim’e Mescid-i Aksa’nın faziletini öğretirken Efendimiz (s.a.v.)’in “Kim hac veya umre için Mescid-i Aksa’da Tehlil getirirse Allahu Teâlâ geçmiş günahlarını affeder buyurduğunu rivayet etmiş ve ravi bu hadis üzerine Ümmü hakim Beytülmakdis’e giderek umre için oradan Tehlil getirdi diye eklemiştir. (Ahmet bin Hanbel Müsned)
Böylece sahabe-i kiramın çoğunun ve özellikle büyüklerinin Mescid-i Aksa’ya önem verdiklerini, onu sorduklarını ve orada yaşadıklarını görmekteyiz ki, bu durum kendilerinin bu yerin kutsiyetinin derinliğini anladıklarını; burası ziyaret edildiğinde, savunulduğunda, kurtarmak ve temizlemek için çalışıldığında, namaz kılmakla ve inşaatını yenilenmekle imar edildiğinde, fıkıh ve ilim meclisleri ile ihya edildiğinde kazanılan ecrin ve elde edilen bereketin ne denli büyük olduğunu yansıtmaktadır. Bugün için bizler Mescid-i Aksa’yı kurtarmak ve yeniden Müslümanlara kazandırmak için yürüttüğümüz savaşta Müslümanların Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturmak ve ümmet içerisindeki rolünü yeniden sağlamak için seferber olmalarına ihtiyaç duymaktayız.