Ömer'in El-Faruk (r.a) ın dönemindeki fethi takib eden ve Sahabeler dönemi olarak anılan 20 yılı aşkın zaman diliminde Şam bölgesi ve Mısır tam anlamıyla refaha kavuştu. Bilim, kültür, sanat, imar, medeniyet ve bunun yanında ekonomide gözle görülür gelişmeler oldu. Bu gelişmelerden Biladişşam’ın gözbebeği Kudüs te nasibini aldı.
Emeviler döneminde de bu gelişme aynen devam etti. Emevi sultanları bu bölgeye hep özel ilgi gösterdiler, 661-750 (h. 41-132) yılları arasındaki saltanatlarının en güzide eserlerini buralarda yaptılar.
"Abdul-Melik bin Mervan" döneminde Mescid-i Aksa külliyesi adeta sıfırdan başlanarak tekrar inşa edildi. Önce Silsile Kubbesini örnek maket olarak yapıldı daha sonra bu planla Kubbetüs Sahra inşa edildi, ancak Mescid-i Aksa’daki inşaatların tamamlanmasından önce vefat etti ve oğlu "Al-Velid bin Abdul-Malik” döneminde imar faaliyetleri devam etti devam etti. Kubbetüs Sahra’dan sonra Kıble Mescid-i yapıldı ve hizmete girdi.
Süleyman bin Abdul-Malik, kardeşi El-Velid'ten sonra halifeliği üstlendi ve Ramla başta olmak üzere Filistin’in birçok şehrinde kültür sanat imar atılımı başladı.
Kudüs ve Filistin’de yapılanla İslam âlemi başta olmak üzere tüm dünyada birçok kesim tarafından takdir kazandı. Aynı dönemde yapılan Mescid-i Aksa’nın güney cephesinde saraylar, Emevî devletindeki büyümeye bağlı merkezileşme ihtiyacının sonucuydu. Komşu sultanlar, emirler başta olmak üzere ilimde sanatta meşhur büyük şahsiyetlerin ziyaretleri de şehirde ayrı bir canlılık sebebi oluyordu. Gerek hac için gelen Hristiyanlar gerekse farklı bölgelerde yerleşmek içim gelen Müslümanlar nedeniyle şehrin nüfusunda belirgin bir artış oldu. Emevi iktidarının son yıllarında meydana gelen büyük depremde yapılan eserlerin bir kısmında ciddi hasar meydana geldi.