Müslümanlarda Mescid-i Aksa İnancı
İslam inancının iki temeli olan Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde Mescid-i Aksa’ya ait ifadelerin yorumsuz bir şekilde aktarılması bile tek başına mekânın değerini ifade etmeye yeter. Bu sebeple ayet-i kerimenin taltif ettiği, lisan-ı nebinin hizmet ve hürmet emrettiği mekân hakkında fazla söze hacet olmadığı kanaatindeyiz.
Mescid-i Aksa’nın temelleri Âdem (a.s) tarafından atıldı.
* عن أبي ذر رضي الله عنه قال: قلت يا رسول الله أي مسجد وضع في الأرض أول؟ قال: المسجد الحرام. قلت: ثم أيّ؟ قال: المسجد الأقصى. قلت: كم كان بينهما؟ قال: أربعون سنة، ثم أينما أدركتك الصلاة بعد فصله فإن الفضل فيه"
Hz. Ebu Zer Gıfari (r.a) Peygamber Efendimize (s.a.v) gelip sorar: “Ya Resulallah yeryüzünde inşa edilmiş olan ilk ev (mescit) hangisidir?” Efendimiz (s.a.v) Mescid-i Haram’dır.” buyurdu.
Hz. İbrahim (a.s) ve Lut’un (a.s) hicret yurdudur.
"وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ"(سورة الأنبياء – 71)
Onu da, Lut'u da âlemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık. (Enbiya Suresi 71. Ayet)
“Bereketlendirdiğimiz” ifadesi Kur’an-ı Kerim’de 6 yerde geçmektedir. Bu ifade ile kastedilen (bereketli) yer, başta Mescid-i Aksa’nın etrafı olmak üzere Kudüs ve el-Halil şehirlerini içine alan Filistin topraklarıdır.
İbrahim (a.s) ve zürriyeti hep bu coğrafyada bulunmuşlardır. Bu vesile ile İbrahim’in (a.s) varisleri olan Müslümanlara ayet-i kerimede şöyle hitap edilmektedir:
"وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ" (سورة الحج – 78)
Allah uğrunda gereği gibi cihat edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuran'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekât verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır! (Hac Süresi 78. Ayet)
"وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ (112) وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰ إِسْحَاقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ مُبِينٌ (113)" (سورة الصّافات – 112-113)
Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik. (112) Salihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İshak'ı müjdeledik. Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak (113) (Saffat Suresi 112-113. ayetler)
Mescid-i Aksa’yı Süleyman (a.s) inşa etti ve oradan adalet tevzi etti.
"وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا ۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ" (سورة الأنبياء – 81)
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz. (Enbiya Suresi 81. ayet)
Yakup (a.s) oğullarına İslam’ı vasiyet ediyor.
"وَوَصَّىٰ بِهَا إِبْرَاهِيمُ بَنِيهِ وَيَعْقُوبُ يَا بَنِيَّ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ لَكُمُ الدِّينَ فَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ" (سورة البقرة – 132)
İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak Müslümanlar olarak ölün” dedi. (Bakara Suresi 132. ayet)
Hz. Meryem (a.s) ve oğlu İsa (a.s) yaşamı ve Kudüs’ten semaya yükselişi
"وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا (16) فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا (17) قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا (18) قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا (19) قَالَتْ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا (20) قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ ۖ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِّلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا ۚ وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا (21) ۞ فَحَمَلَتْهُ فَانتَبَذَتْ بِهِ مَكَانًا قَصِيًّا (22) فَأَجَاءَهَا الْمَخَاضُ إِلَىٰ جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا (23) فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا (24) وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا (25) فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا ۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا (26) فَأَتَتْ بِهِ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ ۖ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا (27) يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا (28) فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ ۖ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا (29) قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا (30) وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا (31) وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا (32) وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا (33) ذَٰلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ ۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ (34)" (سورة مريم 18-34)
Meryem, "Ben, senden, çok esirgeyici olan Rahmân’a sığınırım! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)" dedi. (18) Melek, "Ben ancak sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim" dedi. (19) Meryem, "Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği hâlde nasıl çocuğum olur?" dedi. (20) Melek cevap verdi: "Orası öyle; ancak Rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir."(21) Derken Meryem ona hamile kaldı, işte bu sebeple karnında bebeği ile uzak bir yere çekildi. (22) Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine yöneltti. Meryem, "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!" dedi. (23) Aşağısından biri ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin altında bir su kaynağı yaratmıştır. (24) (Şu) hurma ağacını da kendine doğru silkele ki üzerine taze, olgun hurma dökülsün. (25) Ye iç, gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok esirgeyici olan Rahman’a adakta bulundum; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım." (26) Sonra çocuğu kucağına alarak topluluğuna getirdi. Dediler ki: "Ey Meryem! Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın! (27) Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi." (28) Bunun üzerine Meryem çocuğu işaret etti. "Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler. (29) Cevabı çocuk verdi: "Ben Allah’ın kuluyum; O, bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. (30) Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti; beni zorba ve isyankâr yapmadı. (31-32) Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır." (33) İşte, hakkında şüphe ettikleri Allah’ın kelâmı, Meryem oğlu Îsâ budur. (34) (Meryem Suresi 18-34. ayetler)
"وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَٰكِن شُبِّهَ لَهُمْ ۚ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ ۚ مَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّ ۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا (157) بَل رَّفَعَهُ اللَّهُ إِلَيْهِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا (158)" (سورة النساء 157-158)
Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük.” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. (157) Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (158) (Nisa Suresi 157-158. ayetler)
Ayeti kerimelerde bahsedilen hadiselerin Beytü’l-Makdis ve çevresinde vuku bulduğu ulemanın ittifakı ile sabittir.
İsra ve Miraç’tır
"سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ" (سورة الإسراء – 1)
Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir (İsra Suresi 1. ayet)
Efendimizin (s.a.v) hüzün yılında yaşadıklarına teselli olması için bir gece Beytü’l-Makdis’e yaptığı yolculuk “isra“ olarak adlandırılır. Sahih hadislerden edindiğimiz bilgi miracın da bu beldeden olduğunu göstermektedir.
* عَنِ الْبَرَآءِ بْنِ عَازِبٍ -رَضِيَ اللهُ عَنْه – قَاْلَ: "لَمَّا قَدِمَ رَسُوْلُ اللهٍ -صَلَّىْ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ – الْمَدِيْنَةَ صلَّى نّحْوَ بَيْتُ الْمَقْدِسِ سِتَّةَ أَوْ سَبْعَةَ شَهْرًا"
İbn el-Bar’a İbn Azib’in (r.a) rivayet ettiğine göre Resulallah (s.a.v) Medine'ye hicret ettikten sonra 16 veya 17 ay Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya yönelerek namaz kılmıştı.
İlk insan Âdem’den (a.s) itibaren ifa edilen namaz vecibesi için yönelinen belde elimizdeki bilgilere göre hep Beytü’l-Makdis olmuştur. Efendimiz (s.a.v) de uzun sure namazlarını bu yöne doğru kılmış, daha sonra emr-i ilahi ile kıble Harem-i Şerif’e dönmüştür.
* عن أبي هريرة -رضي الله عنه - عن النبي -صلى الله عليه وسلم-: "لا تشد الرحال إلا إلى ثلاثة مساجد، المسجد الحرام ومسجدي هذا والمسجد الأقصى" متفق عليه
Ebû Hureyre (r.a), Hz. Peygamberin (s.a.v) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Yolculuk ancak şu üç mescidden birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya.”
* عن ذي الأصابع قال قلت يا رسول الله إن ابتلينا بعدك بالبقاء أين تأمرنا قال عليك ببيت المقدس فلعله أن ينشأ لك ذرية يغدون إلى ذلك المسجد ويروحون"
Zi’l-Asabi (Sevban b. Yemred) (r.a) dedi ki: “Ya Resulallah! Şayet biz senden sonraya kalıp sıkıntıya düşecek olursak bizim nereye gitmemizi emredersiniz?” O (s.a.v) “Sana Beytü’l-Makdis’e gitmeni tavsiye ederim. Umulur ki Allah sana oradaki mescide gidip gelecek nesiller verir.”
* عَنْ أَبِيْ أُمَامَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: "لا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ لَعَدُوِّهِمْ قَاهِرِينَ لا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ إِلَّا مَا أَصَابَهُمْ مِنْ لأْوَاءَ حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَذَلِكَ". قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَأَيْنَ هُمْ؟ قَالَ: "بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ وَأَكْنَافِ بَيْتِ الْمَقْدِسِ"
Ebu Ümame (r.a), Resulallah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ümmetimden bir topluluk daima hak üzere olacak ve düşmanlarına kesin bir şekilde üstün gelecektir. Allah’ın emri gelinceye dek şiddetli geçim sıkıntısına düşmeleri durumu hariç, muhalefet edenlerin muhalefeti onlara zarar vermeyecektir.”
“Ya Resulallah! Onlar nerededirler?” dediler.
O: “Onlar, Beytulmakdis’te ve Beytü’l-Makdis’in etrafındadırlar.” buyurdu.
* عن ميمونة مولاة النبي صلى الله عليه وسلم قالت: (يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَفْتِنَا فِي بَيْتِ الْمَقْدِسِ فَقَالَ أَرْضُ الْمَنْشَرِ وَالْمَحْشَرِ ائْتُوهُ فَصَلُّوا فِيهِ فَإِنَّ صَلَاةً فِيهِ كَأَلْفِ صَلَاةٍ فِيمَا سِوَاهُ قَالَتْ أَرَأَيْتَ مَنْ لَمْ يُطِقْ أَنْ يَتَحَمَّلَ إِلَيْهِ أَوْ يَأْتِيَهُ قَالَ فَلْيُهْدِ إِلَيْهِ زَيْتًا يُسْرَجُ فِيهِ فَإِنَّ مَنْ أَهْدَى لَهُ كَانَ كَمَنْ صَلَّى فِيهِ.)
Peygamberimiz Efendimizin (s.a.v) eşi Hz. Meymune (r.a) validemiz bir gün “Ya Resulallah! Bize Beytü’l-Makdis hakkında malumat verir misin?” der.
Allah’ın Resulü şöyle buyurur:
“Orası mahşer ve menşer yani yeniden diriliş yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınan bir namaz başka yerdeki bin namaza bedeldir.”
Hz. Meymune: “Peki oraya girmeye gücümüz yetmezse ne yapalım ya Resulallah” dediğinde Rahmet Elçisi şu cevabı verir: “Kandillerini yakmak için zeytinyağı, yakıt hediye gönderin. Kim bunu yaparsa oraya gitmiş ve namaz kılmış gibi olur.”
Bu bilgiler ışığında açık mesaj şudur:
Kudüs, Müslümanlar için hayattır, ruhtur.
Kudüs, Müslümanlar için akidedir.
Kudüs, Müslümanlar için her şeydir.