Hz. Ömer (r.a.)'ın devrinde İslam ile tekrar şereflenen Mübarek Mescid-i Aksamız, fethin ilk anından itibaren Kur’an-ı Kerim ile buluşmuş ve bu iki bereket pınarı ümmet için hayat kaynağı olmuştur.
Aksamızdaki Kur’an-ı Kerim hizmetlerinin bilinen tarihi, Şam topraklarındaki kıraat okullarından başlamakta olup Peygamberimiz (s.a.v.)'in güzide sahabelerinden, ilk hafızlardan da olan Uveymir Bin Zeyd El Ensari El Hazreci (r.a.)'a dayanmaktadır.
Kudüs şehri Kur’an-ı Kerim’in tilaveti ve eğitimine İslam tarihi boyunca oldukça önem vermiş, bu sayede kesintisiz bir şekilde nesilden nesile aktarılan Kur’an hizmetleriyle bir kat daha şeref kazanmıştır. Kapıları tarih boyunca âlimlere ve ilim talebelerine açık olan Mescidimiz, özellikle hicri ilk 4 asır boyunca Kur’an ilimlerinin yanında hadis ve fıkıh ilimlerinde de önemli bir merkez olmuştur.
Haçlı işgali döneminde yaşanan yaklaşık 90 yıllık bir fasıla, takip eden ehli hizmet medeniyetlerin gayretleriyle telafi edilmiş, Kudüs valileri “ortak özellikleri ilim ehline hizmet” olarak bilinen şahsiyetler olmuştur. Özellikle hac mevsimini takip eden dönemlerde ilim aşığı müminler, Mekke ve Medine’de gibi iki mübarek beldede vazifelerini bitirdiklerinde, şanını duydukları Kudüs’te mukim âlimleri ziyaret ve onlardan istifade etme gayretine düşmüşlerdir. Kur’an hafızları, hocaları da Peygamber Efendimiz (sav) den günümüze kadar kesintisiz gelen isnad ile sahip oldukları icazetin hakkını vermiş, Kudüs Kur’an nurunun dünyaya yayıldığı bereketli bir pınar olmuştur.
İsimleri ciltlerce kitap dolduracak bu Kur’an hadimlerinin meşhurları;
Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ün fethi sonrasında Kubbetüssahra’da ilk defa imamlık yapan Ebu’l-Hasen Ali Bin Cemil El Meafiri El Makdisiden özellikle bahsetmeliyiz. Kendisi Fas’ta okumuş, Sebte ve Becaye şeyhleri ondan övgüyle bahsetmiştir. İlim yolculuğuna Şam’da devam edip Kudüs’te zirveye ulaşmıştır. Ömrünün kalanını Kudüs’te geçirmiş, insanlara imamlık yapmış, vefat ettiği hicri 605 (m. 1208) tarihine kadar Kur’an hizmetine devam etmiştir.
Fethin ardından İslam âleminde “haccı takdis” etme âdeti meşhur olmuştu. Hac farizası tamamlandıktan sonra Harem-i Şerif ve Mescid-i Nebevi’den sonra üçüncü mescid olan Mescid-i Aksa’da namaz kılmanın fazileti, Kudüs âlimlerinin ders halkalarından istifade ile taçlandırılıyordu. Bu alışkanlık birçok Ehl-i Kur’an âlimin Kudüs’te ikametine sebep olmuştur. Özellikle Meğaribe Mahallesi birçok ilim halkasına ev sahipliği yapıyordu.
Abdullah bin Muhammed el Mağribi de bunlardan biri olup, kendisi kıraat alanında tanınmış, hicri 710’da (m. 1310) vefat edinceye kadar Kudüs’te kalmış, Mescid-i Aksa’da kıraat dersleri okutmuştur.
1099 yılında Kudüs’ün işgali sırasında haçlılar tarafından uygulanan tehcire maruz kalanlardan biri de Şahabettin Ahmet bin Cebare El Makdisi El Salihi olup, ailesi ile birlikte Beytülmakdis’ ten Şam’a göçmüş ve Şam’da Kasyon Dağı’nın etrafında konaklamışlardır. Ardından hicri 7. yüzyılda yeniden Kudüs’e dönerek hicri 728’de (m. 1327) vefat edinceye kadar Kur’an-ı Kerim okutmuş ve kıraat kitapları tasnif etmiştir.
Mescid-i Aksa’da Kur’an-ı Kerim okuyup, okutanlardan biri de kıraat âlimlerinin hocası ve okuyucuların mesnedi İmam Muhammed İbnü’l Cezeri’dir. Biyografi kitaplarının naklettiğine göre kendisi devrinin kıraat hususundaki en üstün âlimlerindendir. İbnü’l Cezeri farklı kıraatları öğrenmek için Mısır ve Irak’ın birçok şehrini dolaşmıştır. Şeyhülislam Şahabettin Arslan kendisine Beytülmakdis’i ziyaret etmesi davetinde bulunmuş, o da bu davete icabet ederek Kudüs’e gelmiştir. Ömrünü burada geçirmiş ve birçok hizmetlerde bulunmuştur. Kudüs’te Cevheriye ve Salahiye medreselerinin hocalık makamını üstlenmiş, mihrabın karşısındaki Sahray-ı Şerif’te El Zahir Çakmak mushafını okumak için imam tayin edilmiş ve hicri 833’te (m.1492) vefat edinceye kadar Kudüs’te kalmıştır.
Güzel bir gelenek: Yıl boyunca Mescid-i Aksa’da Kur’an tilaveti
Miladi 13.-16. asırlar arası Kudüs hizmeti ile şereflenen Memluklular bir grup kıraat âlimini Mescid-i Aksa’da vazifelendirmiştir. Bu kâriler Kur’an-ı Kerim’i okumuş, okutmuş, tefsiri ile de halkı irşad etmişlerdir. Okuyan talebeler gayretleri nispetinde ”bir hizbin hafızı”, “onda bir hafız” gibi unvanlarla mezun edilir, Mushaf–ı şerif hediye edilir, ehil olanlar ise vazifeye tayin edilirdi. Şehrin valileri, hâkimleri ve önde gelenleri kurdukları vakıflarla bu hizmetleri destekler, bu hizmetten ecir elde etmek için adeta birbirleri ile yarışırlardı.
Memluk sultanlarının Kur’an-ı Kerim’e saygı mahiyetinde göstermiş oldukları hizmete örnek olarak Sultan Tomanbay’ı da zikretmeliyiz. Sultan, cami içerisinde Sahra’daki müezzinlik mahfilinin yanına mihrabın karşısına özel bir Mushaf-ı Şerif koymuş, hafızlığı ve güzel sesi ile meşhur bir alim olan Şeyh Muhammed bin Kutluboğa el Remli’yi Kur’an okuması için tayin etmiştir.
Sanat eseri özelliğinde Mushaf-ı Şeriflerin Mescid-i Aksa’ya hediye edilmesi de asırlar boyu devam etmiş güzel bir gelenektir.
Fas Sultanı Ebul Hasan El Merini tarafından gönderilen ve bugün Mescid-i Aksa İslam Müzesinde muhafaza edilen Mushaf-ı Şerif bunlardan hala muhafaza edilebilenlerindendir. Sultan bu mushaflardan birer suret Mescid-i Haram, Mescidi Nebevi ve Mescid-i Aksa’ya hediye etmiştir. Mescid-i Haram ve Mescidi Nebevi’ ye hediye edilen nüshalar kaybolmuş, ancak Mescid-i Aksa’da bulunan nüsha tüm İslam âleminin mirası olarak sergilenmektedir.
Fas’a ait el küfi hattı ile yazılan Ebul Hasan El Merini mushafının sayfalarından biri
Osmanlı idaresinde de bu gelenek devam etmiş, gerek Mushaf-ı Şerif Vakfına, gerekse Kubbetüssahra ve Mescid-i Aksa ve Kudüs’teki diğer ilim enstitülerine mushaf hediye edilmesine özen gösterilmiş, atalarının yaptığı gibi Kur’an-ı Kerim okunması için kurralar tayin etmişlerdir. Mahkeme kayıtları ve el yazma eserler takip eden dönemlerde vakfedilen mushafların okunması için görevlendirilen kurraların isimleri ile doludur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in mühim sünnetlerinden olan Ramazan-ı şerifte mukabele geleneği de asırlardır devam etmektedir. Her Ramazan ayının 28. günü, otuzuncu cüz okunarak hatm-i şerif tamamlanır ve ardından şehir halkının da katılımıyla hatim duası büyük bir coşkuyla yapılır.
Kaynaklar
Tabakatül Kübra, Şemseddin Zehebi, Tahkik Ahmet Han, Faysal İslami Araştırma ve Çalışma Merkezi, 1997
Memlükler Döneminde Filistin’de İslami Vakıflar, Dr Muhammet Osman El Hatim, Yermük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doktora Tezi, 2000
Eyyübiler ve Memlükler Dönemlerinde Mescid-i Aksa’nın Gölgesinde Fikir Hareketi, Abdülcelil Abdülmehdi, Aksa Kütüphanesi, Amman, 1980
Memlükler Döneminde Kudüs’te Fikir ve Kültür Hayatı, Muhammed Zari El Astal, Yüksek Lisans Tezi, Gazze İslam Üniversitesi
Mısır ve Filistin Arasında İlim Ehli, Samih El-Halid, Fikir Dahileri Şirketi, 2008
Beytülmakdis’te İlim Enstitüleri, Kamil Cemil El-Aseli, Kooperatif Matbaaları İşçileri Derneği, 1981
Filistin Kıraat Okulunun Kökleri, Bilimsel Araştırma, Dr Hatem Celal El Temimi
Beytülmakdis’de Hac Mevsimi Tarihi, Beşir Abdülgani Berekat, Darul Beşairil İslamiye, 2014
Mescid-i Aksa İslam Müzesi El Yazmaları Arşivi
İngiliz İşgali Döneminde Filistin Basın Arşivi
Gride Sitesi
Röportajlar
Adnan El Uveyv, Kırk Yıllık Mescid-i Aksa Müezzini, Hadimi ve İtfaiyecisi
Fethi Mensur, Şeriat İstinaf Mahkemesi Hakimi
Muhammed El Safedi, Mescid-i Aksa Kıraat Mirası Hocası
Yusuf Ebu Senine, Mescid-i Aksa İmamı
Hatem Celal El Temimi, Kudüs Üniversitesi Şeriat Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Filistin Şeyhülkurrası
Mahmut Kasım, Mübarek Mescid-i Aksa’da Kur’an Öğretmenlerinden Biri
Fahri Mezaro, Kurra Heyetlerini Karşılama Yetkilisi
Kaynak : Bab Elvadi sitesinde yayınlanan makalenin bir bölümü
Fotoğrafta hicri 1365 miladi 1936 yılının Ramazan ayında şerefli Kubbetüssahra mescidi içerisinde düzenlenen Kur’an-ı Kerim hatim duasına ait Filistin basınındaki haber yer almaktadır.