Nureddin Zengi (Selahaddin Eyyubi) Minberi

Bu minberi şerif, henüz Kudüs fethedilmeden Mescid-i Aksa haçlı işgalinde iken Mescid-i Aksa’ya konulmak üzere Nureddin Zengi tarafından 1168 yılında (hicri 564) yaptırılmıştır. Sedir ve abanoz ağacından yapılıp, fildişi ve sedef kakma ile süslenmiştir Kündekârî tekniğiyle bir araya getirilen 16.500 parçadan oluşmaktadır ve üzerinde 74 İslami motif bulunmaktadır Tekniğin özelliği olarak çivi ya da yapıştırıcı bulunmamaktadır.

Minberin sağ tarafında Nahl suresinin 90-93 ayetleri, aynı yönde hatibin oturmuş olduğu seviyede Tevbe suresinin 18. ayeti kerimesi nakşedildi. Kare şeklinde, ortasında Allah lafzı bulunan bir süsleme mevcuttu.

Minberin sol tarafında ise ‘’Bismillahirrahmanirrahim. Bu minberin yapımını emir eden fakir kulun rahmetine muhtaç, nimetine şükreden, yolunda cihat edip din düşmanlarının karşısında ribat eden adil hükümdar Nureddin İslam’ın ve Müslümanların direği, mazlumları zalimlerden kurtaran Ebul Kasım Mahmud Bin Zengi Bin Ak Sankar" ifadesi nakşedilmişti.

Aynı yönün üst tarafı hatibin oturduğu yerin hizasında Nur suresinin 36. ve 37 ayetin bir kısmı mevcuttu. Hatibin başının üst tarafına olacak şekilde ‘’ Bismillahirrahmanirrahim. Adil salih kulun hükümdar oğlu İsmail Bin Mahmud Bin Zengi Ak Sankar ‘’ ifadesi yazıldı.

Kapının üzerinde görkemli bir taç ve muazzam süslemeler bulunmaktadır. Minberi yapan ustalardan isimleri bilinenler; Selman Bin Maali, Hamid Bin Zafir El Halebi, Ebi Hasan Bin Yahya El Halebi, Fadail Bin Yahya El Halabi’dir.

Yapıldıktan sonra 20 yıl Halep’te bekleyen minber Selâhaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethinin ardından 1187 yılında Halep’ten getirilerek Mescid-i Aksa’ya orta mihrabın sağ tarafına yerleştirildi.

Maalesef Kıble Mescidinde 21 Ağustos 1969 tarihinde Avusturyalı fanatik Michael Denis Rohan tarafından sabotaj sonucu yangın çıkarıldı. Bu cani uzun süre Müslümanmış gibi mescide gidip geliyor, Müslümanlarla birlikte namaz kılıyordu. Her geldiğinde yanıcı maddeleri azar azar getirip saklıyordu. Cemaatin en az olduğu sabah namazından sonra işrak vaktinde bunu fırsat bilip fethin nişanesi olan bu şaheseri ateşe verdi ve elini kolunu sallayarak da çıktı. Organize bir eylem olan sabotaj sırasında işgal hükümeti de Mescid-i Aksa’nın sularını kesmişti. Sadece Esbat Kapısından girebilen itfaiye araçları da İsrail işgalcileri tarafından engellendi. İnsanlar mahalle arasından kovalarla su taşıyıp yangını söndürmeye çalışıyorlardı.

Kıble Mescidinin tavanının 1500 metrekarelik kısmı tamamen yandı. Yangın bitmesine yakın öğlen vakti itfaiye araçlarının girişine izin verildi, ancak artık çok geç olmuştu. Minberi şeriften kalan sadece birkaç parçaydı.

İşgal hükümeti işlediği cinayetin uyumakta olan İslam âleminde ciddi bir karşılık bulacağından endişe diyordu, fakat maalesef basit bir iki sözlü kınama dışında kayda değer bir tepki oluşmadı. İşgalci İsrail’in ilk kadın Başbakanı olan Golda Meir bu olaya ilişkin şunları söylüyordu: "O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki: Biz dilediğimizi yapabiliriz, zira Müslüman ümmeti uyuyan bir ümmettir”.

Mescid-i Aksa bir müddet minbersiz kaldı, geçici olarak demirden bir minber yapıldı. İlerleyen yıllarda birçok İslam devletinden gelen ustaların katkısıyla Ürdün’de Balga üniversitesinde yeni minber yapıldı. Yapılan minber aslına uygun resimlere ve arşivlere bakılarak yapıldı. 2007 yılında yerine konulan minberde Türk kündekârî ustaları Recep Elitok ve Muhammed Ali Uçarın büyük katkıları vardır.