Dünya üzerinde ilk dönem İslam mimarisinin güzel örneklerinden biri olup, Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından 685-705 yılları arasında (hicri 65-86) Allah resulü (s.a.v.)’in Miraç yolculuğuna başladığı şerefli kayanın üzerinde inşa edilmiştir. Yapı sekizgen bir kayanın üzerinde bulunmakta olup, üzerinde küre şeklinde altın renkli bir kubbe bulunmaktadır. 35 metre yüksekliğinde olan kubbenin üzerinde dört metre yüksekliğinde bir hilal yer almaktadır. Kubbenin içerisi göz kamaştıran işlemelerle, mozaiklerle ve eşsiz hat sanatları ile süslenmiştir. İslam mimarisinin en kadim sembollerinden biri sayılan kubbe, Mescid-i Aksa sahasının üst kısmında yer almakta olup, zeminden yaklaşık dört metre kadar yüksekte açıkta bulunan platonun (avlunun) ortasında inşa edilmiştir. Kubbenin bulunduğu yere sekiz kemerin içerisinden geniş merdivenler ile geçilebilmektedir.
Sekizgen bir yapının merkezinde bulunan kubbe, dört kapısı bulunan ve üzerinde İsra suresinden birtakım ayetlerin yazılı bulunduğu motifler taşıyan çinilerle süslenmiş dairesel bir desteğe dayanmaktadır. Şerefli kayanın çevresinde de sınırlarını belirleyecek şekilde zarif, ahşap bir bariyer bulunmaktadır. Kubbe ve mimarisi halen Emeviler döneminde ilk yapıldığı gibi korunmakta olup, sonraki dönemlerde birkaç basit değişiklik yapılmıştır.
Abbasiler dönemi;
Abbasiler, Kubbetüs Sahra’ya önem vermişler ve birkaç defa restorasyona tabi tutmuşlardır. Bu restorasyonlardan en önemlisi halife Me’mûn döneminde 831 yılında (hicri 216) kubbe yapısına yapılan restorasyondur. Öte yandan 913 yılında (hicri 301) Abbasî halifesi El Muktedir Billah tarafından kubbeye büyük ahşap kapılar yapılmıştır.
Fatımiler dönemi;
Fatımiler, 1022 yılında (hicri 413) Kudüs şehrinde meydana gelen deprem sonrasında halife El Zahir Biemrillah Ebü’l-Hasan Bin Hakem döneminde Kubbetüs Sahra’yı tamamen restore etmişlerdir. Öte yandan, 1075 yılında (hicri 467) halife Ebu Cafer Abdullah bir kere daha kubbeyi restore etmiştir.
Haçlılar (Frenkler) dönemi;
Haçlılar, Beytülmakdis’i 1099 yılında (hicri 492) işgal ettiler ve Kubbetüs Sahra mescidini işgal sırasında bir kiliseye çevirerek Tanrı Tapınağı (Templum Domini) ismini verdiler. Haçlılar kubbenin yapısına ve motiflerine bazı haçlar ve simgeler eklediler. Kutsal olduğuna inanıldığı için Avrupa’da yüksek meblağlara satılan kayanın parçalarının çalınmasını engellemek için etrafını demir bir çit ile çevirdiler. Kubbetüs Sahra’nın yerinde kurulan bu kilise, tapınak şövalyelerinin karargâhı ve haçlılar dönemindeki toplantı merkezleri sayılıyordu. Selahattin Eyyubi, Kubbetüs Sahra’daki İslami sembolleri 1187 yılında (hicri 583) Kudüs’ü özgürlüğüne kavuştuktan sonra asli yerlerine iade etti.
Eyyubiler dönemi;
Selahattin Eyyubi Kudüs’ü haçlılardan kurtardıktan sonra Kubbetüs Sahra’yı restore etti ve bina üzerinde eklemiş oldukları teslisi simgeleyen sembolleri kaldırdı. Binanın iç duvarlarını yenileyen Sultan, kubbeyi restore ederek altın kaplama yaptırdı.
Memlukler, Kubbetüs Sahra’yı birkaç defa restore etmişler ve kubbeye de özel önem atfetmişlerdir. El Zahir Baybars 1260 yılında (hicri 659) kubbe yapısını tamamen restore etmiş ve kubbenin dış cephesini süsleyen mozaikleri yenilemiştir. Öte yandan adil sultan Zeyneddin Ketboğa El Mansuri 1294 yılında (hicri 694) kubbeyi ikinci defa restore etmiştir. Sultan Muhammed Bin Kalavun ve Emir Muhammed Bin Seyfuddin El Zahiri tarafından da kubbe tadilata tabi tutulmuştur.
Osmanlı sultanları Kubbetüs Sahra’ya çok fazla önem vermişlerdir. Mimarinin çok fazla ilerleme kaydettiği Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kubbetüs Sahra’yı kaplayan tarihi mozaikler 1548-1561 yılları arasında (hicri 955-969) İstanbul’dan özel olarak getirilen çinilerle değiştirilmiştir. Aynı zamanda Kubbetüs Sahra restore edilmiş, kubbe içerisinde yeni bir takım pencere ve havalandırmalar açılmış, kapıları yenilenmiş ve bakır ile kaplanmıştır. Sultan II. Abdülmecid 1853 yılında (hicri 1270) Kubbetüs Sahra’yı kapsamlı bir restorasyona tabi tutarak bir bölümünü yeniden yaptırmıştır. Sultan II. Mahmut’un oğlu Sultan Abdülaziz de 1874 yılında (hicri 1291) kubbeye kurşun levhalar giydirmiş ve ön kapı ve minberin altında bulunan büyük avizeyi yerleştirmiştir. Sultan II. Abdülhamid 1876 yılında (hicri 1293) kubbenin doğu cephesinin üst tarafına sülüs hattı ile Yasin suresinin yazılmasını emretmiştir.
Ürdün devleti, mübarek Mescid-i Aksa’da yönetimi ele aldıktan sonra Kubbetüs Sahra’yı birkaç defa tadilata tabi tutmuştur. Kral I. Abdullah 1924 yılında kubbenin tamamen restore edilmesini emretmiş, ardından Kral Hüseyin bin Talal döneminde birkaç girişimde daha bulunulmuş ve kubbe altın yaldızlı alüminyum levhalar ile kaplanmıştır. 1953 yılında kubbenin iç duvarlarına mermer giydirilmiş ve dış cephedeki çiniler restore edilmiştir. Üçüncü imar dönemi olarak bilinen 1969 ile 1994 yılları arasındaki dönemde ise kubbenin dış cephesi tamamen çinko kaplı bakırdan yapılmış olan ve 24 ayar altın tabakası ile işlenen levhalar ile kaplanmıştır. Ahşap kubbenin iç motiflerine bakım yapılmış, uyarı ve yangın söndürme sistemleri monte edilmiştir. Halen Ürdün devleti ve Kudüs İslami Vakıflar Dairesi, Kubbetüs Sahra'da ihtiyaç duyulan bütün restorasyonları ve tadilat işlerini yapının asli hüviyetini bozmayacak şekilde planlamakta ve yapmaktadır.